13 Haziran 2010 Pazar



gitmek




ya da kaybolmak derin sularda



karalamak bütün yazılı delilleri



ortada suça teşvik edici hiçbir acı bırakmadan uzaklaşmak



ve tuzak kurmak,



gelmesi mümkün yaralı sevdalara







bakma



yüzüm çoktan eskidi



konuşma



cümleleri uzatan kelimeler yanımda değil







hep sonbaharda geliyor buruk gülümsemeler



hep sonbaharda yaklaşıyor veda



şu düğümü bir çözsem anlatacağım



ne vakit sonbahara düşsem,



hüzün yüzümde ayna


Pelin onay

7 Mayıs 2010 Cuma


SENİ ÖYLESİNE DÜŞLEDİM Kİ



seni öyle düşündüm ki




öyle delicesine düşündüm ki seni;

aklımda sen, öyle çok dolaştım

o kadar çok bahsettim ki senden;

hayalini öylesine sevdim ki senin

bir şey kalmadı artık senden!...



gölge olmak, hayal olmak kaldı şimdi bana

gölgeden bin kat koyu bir gölge

senin o günlük güneşlik hayatına

ikide bir düşecek olan gölge...








Robert DESNOS

29 Mart 2010 Pazartesi

Benim Olmayan Bir Adam Sevdim...


Bir adam sevdim, canımı yaktı sevdası


Hiç benim olmadı, benimmiş gibi sevdim

Biraz umursamazdı, biraz serseri

Söylemezdi isteklerini.

Kahrolsa aşkından, uykuları kaçsa geceleri,

Ben bilmezdim.

Utanırdı bazen hatalarından, utancından gelmezdi.

Sıcak yaz günlerinde, bir bardak su gibiydi,

Hiç ikincisini içemedim.

Ne yetti varlığı, ne çekip gidebildim.

Umutlarım gibi temizdi düşleri,

Elbet istekleri, elbette o da hayal kurardı,

Sadece, hiçbirini yapamadı.

Biraz vurdumduymazdı, biraz maymun iştahlı,

Ne yardan, ne serden vazgeçti.

Adı gibi büyük bir denizdi,

Çok yüksek bir tepeden bıraktım kendimi sularına,

Bir batıp, bir çıktım maviliğinde

Bazen sakin bir limanda, bazen fırtınada

Üstümden geçen dalgalar gibiydi.

Bir adam sevdim,

Bir yaz günüydü, sessizce sarıldım sohbetine,

Kendinden emin, güvenliydi.

Kalbini gördüm birgün, şaşırdım.

O, bu adam değildi.

Birçoklarına kırgındı, duvarlar koymuştu önüne

Kimse yürüyüp geçmesin, görmesin onu diye.

Bir adam sevdim, kızınca çıkıp giderdi birden,

Arkasından ağlardım, o hiç bilmezdi.

Birkaç duble rakısı vardı,

Hayır o da Allahtan vardı

Yoksa hiç öğrenemezdim beni sevdiğini,

Ayıkken olmazdı yüreğini açacak cesareti.

Anlayacağınız dostlar,

Ben hiç benim olmayan bir adam sevdim,

Sanki benimmiş gibi!



Candan Ünal

Tutunacak Bir Dal..


Günlerdir zihnimden elime tek kelime düşmedi. Sustum, durdum, dizlerimi karnıma çekip oturdum. Başımı ellerimin arasına aldım ağladım. Aynaya bakmadım, konuşmadım…




Bilinçli bir yalnızlığın içinde kendimle karşılaşmaktan korktum, kaçtım. Biliyordum aslında kaçmanın, susmanın, korkmanın ne demek olduğunu ama bu kez başkaydı… Çok iyi performans sergilediğinizi düşünürken işten kovulursunuz, çok sağlıklı olduğunu düşündüğünüz biri aniden hayata veda eder, güneşe bakıp içinizi ısıtırken bir anda yağmur ya işte öyleydi bu kez…





Kalbim birinci dereceden yanıklarla kıvranırken sığınabilecek bir liman aradım. Bir sabah uyandım, gitmek istedim ama utandım. İkinci sabah uyandığımda kendimi sadece onun yanında “iyi” hissedebileceğimi bilmenin eminliğiyle yollara düştüm.





Her adımda ayaklarımın yerin dibine geçtiğini hissettim. Bana bu kadar yakın olmasına rağmen ona uzak duruyor olmama kızdım. Yol boyunca düşündüm. Nasıl oluyor da sarıp sarmalandığım kucağı unutabildim diye kendime öfke kusuyordum.





Gerçekle yüzleşmek ağır gelse de yanına kadar gittim. Varlığının gerçek olmasını dileyerek soğuk mermerin kenarın oturdum. Yağmur gibi aktı gözyaşlarım. Ne için ağladığımı unutup konuşmaya başladım. Kendimi anlattım, içimin sırlarını döktüm…





Dokundum. “Tutunacak bir dalım yok baba” dedim.





Çat diye bir ağaç dalı düştü önüme… Şaşırdım, gülümsedim… “Babam” dedim “babam”...





Fiziksel olarak burada olmasa da ruhuyla yanımda olduğunu, küçük kızını izlediğini hissettim her hücremde…





Ondan gelen ağaç dalını aldım elime, garip bir sızıyla eve doğru yürümeye başladım. Hafiflemiştim sanki üzerimdeki katran karası yük kalkıp gitmişti… Tutunacak bir dalım vardı artık, babamın elleri vardı bana uzanan… Uzaklaşmayan ama hep yanımda duran babamın elleri…:(








Feraye Demir

11 Mart 2010 Perşembe

SaNa YaZMaK...

Ne zaman sana yazmaya başlasam önce çaresizce dipsiz kuyulara dalıyor bakışlarım ardından uzun ve derin bir sessizlik…




Günleri sayarken aylar, ayları sayarken yıllar geçti ama ben en çok sana yazdım; çünkü en çok seni sevdim; seni bekledim.Sonra tüm yazdıklarımı sildim birer birer; okudukça benden bir anı kalmasın, yüreğin yanmasın diye. Öfkeyi suya, sensizliği kağıda, aşkı yüreğime yazdım; gökten yıldız çalmak, güneşe göz kırpmak, boşluğu kavramak gibi…



Yazdıkça ateşe dokundum; dokundukça yandım.



Sana yazmak, seni yazmak: Bazen hayata karşı buz kesilmek, bazen sıcaklığını hatırlayıp erimek, bazen de aşkın sesiyle irkilmek gibi...



Gidemedim, senden geçemedim ama biliyor musun, sensiz geçen her gün daha da korktum yokluğuna alışmaktan…Rüyalarıma uzunca bir süre uğramadın mesela rüyamda bile göremedim seni…Ta ki birkaç gün öncesine kadar.Üşüdüm, dedim tek kelime etmeden sadece sarıldın bana. Şimdi mi, şimdi yine sana yazıyor, seni yazıyorum işte…











‘İşin doğrusu:

Varlığına alışmaktan daha zor oldu,

Yokluğuna alışmak.

Alıştım mı bilmiyorum; ama mecbur olduğumu biliyorum.

Boşver...

Coşkusu da çok güzeldi varlığının,

Yokluğunun acısı da hiç fena değildi hani…
 
Alinti..

27 Şubat 2010 Cumartesi

BuGuN SeNiN DoGuM GuNuN....

UNUTULMANIN UNUTULDUĞU YERDE BAŞLARMIŞ UMUT




Bir rüzgar esmeye başladı yüreğimde; sınırlarının bilinmediği..Ama sürekli sevgi taşıyan ve sevgiye koşanbir rüzgar. Önce şiir yazmalıyım diye geçirdim aklımdan; sonra yazmalısın uzun uzun yazmalısın dedi yüreğim....



Ellerinin arasından kayıp gitmişti ellerim senler önce. Ben herşeye rağmen ellerimle kavuşacağını bekledim. Belki boşunaydı ama bekledik onlar ve ben... ben ve onlar...



Düşündüm.. Neydi senı bu kadra etkıleyen? "Bakışları" dedi. Öyleydi. Sürmeli gözleri Mevlam ne de güzel yaratmıstı... Bakışlarına anlam yükleyen gözlerini...



İlkbaharda yağan yagmurlar geldi aklıma sonra. Yağmurda aşk başkadır diyenlere gülüyordum. Ama ben de yağmurda üşüyen ellerini severek başladım seni sevmeye.



Rehin alınan bu yürek senelere meydan okudu. Nice savaşlarda kan kaybetti, nice savaşlarda gururu aşkın gerisinde kaldı. Ama hiç bir zaman aşkından o büyük aşkını bitirmedi. Sarıldı yalnız yaşadığı aşkına sevgiyle. umutla...



Her gece, her gündüz sesini duymak için telefonlara sarılmaktan vazgeçmek, ismini duyduğumda içimin titreyip gözlerimin dolmasından hep kurtulmak istedim bazı bazı... Ama yapmadım...



Aslında yalnız kalıp seni düşündüğümde; deli gibi sever olduğumda her vakit, sen benim herşeyim olduğunda ben senin için hiç yoktum. Bu yüzden yalnızlıklarım, ağlamalarım, özlemlerim canını hiç acıtmadı. Ama senin yokluğunu her hissettiğimde canım acıyordu. Sen yoktun...



Ne olur her 27 subat ta yağmur yağdığında yağmurda dolasmayi  unutma... Yağmur olup yağarım belki gökyüzünden…
 
alinti...

22 Şubat 2010 Pazartesi

AniLar OpTu DuDakLaRiMi..

Anılar Öptü Dudaklarımı


(..çok zaman sonra belki de sen..)
 
sesi soluğu kesilmiş bir aşkın ortasından yürüyoruz


acılarımızı saramayacak kadar uzağız artık



kirpiklerimizde beslenen düşler,

yeni doğacak sevgililere miras

düşünüyorum da,

belki biz sevgiyi değil, hep ayrılığı büyüttük seninle

çıplak bedenlerimizden akan özlemler yanılttı bizi

yağmur yağarken anımsadığın ben değil,

yalnızlığındı belki de

ve ben yalnızlığını bile özledim desem,

beni duyamayacak kadar sessizsin artık



nakaratındayım anıların

beni bu gece dehlizlere sürükleyen Timur Selçuk,

babasının şarkılarını söylüyor

öyle hüzünlü, öyle hasret, öyle tutkulu

ben de senin şarkılarını söylüyorum

is gibi, sus gibi, öyle vurgulu

kaçırıp getireyim kendimi yanına bir an için desem,

sana sarılamayacak kadar yorgunum artık



dağınıklığını toparlarken odamın,

elimde kaldı bir kitabın içinden düşen resmin

göz göze geldik bir an,

gözlerinde "seni seviyorum" bakışın

kara çalılar ardına saklanan sinsi bir isyan kaşıdı yüreğimi

resimlerde kalacak kadar yabancı değildik o zaman

her şeyden önce dostumdun,

ıslak hüznümü bile varlığınla gülümsetebildiğim

şimdi gözlerinde yeniden kulaç atmak istiyorum desem,

mavilerinde yüzemeyecek kadar bitkinim artık



nerede yanlış yaptığımı itiraf etmedi aşk

ilam kağıtları birikmiş bir sevda duluyum

şarkıların sakiliğini tek başıma yapıyorum,

rakı makamına göre kadehe doluyor

bilirsin işte, artık sevmek istemeyen kadınlık halleri

an geliyor,

kalbim kanatlanıp göğüs kafesine girmek istiyor desem,

semalarında süzülemeyecek kadar yaralıyım artık



ağdalı sevdim seni ama yapışkan değil

sevmek çekip gitmekti gerektiğinde, bunu bildim

sadece şiirlerimde konuşabildim, bağıra..çağıra

kızdın ve kırıldın sitemlerimin tavşan dudaklarına belki ama

sevdim seni, ayazda..boranda

ah o sadekâr ellerin bedenime yeniden dokunsa desem,

ellerini bedenimde tutamayacak kadar titriyorum artık



bir kedi gözlerimin içine baktı

ruhumdan bir deniz geçti, dalgaları göğsüme çarpttı

antika bir fincanda iç çekişlerim kaldı

gül kurusu perdeler, mutluluğuma kapandı

anılar dudaklarımı öptü, dudaklarım sızladı

çok zaman sonra sen de öp beni desem,

öpüşlerimiz bizi yakacak kadar sıcak değil artık



...ve sen, her şeye rağmen gelip, "seni seviyorum" desen,

bu iki kelimeden ölesiye korkuyorum artık..
 
Pelin Onay..